- EfekentliS.Moderatör
Mesaj Sayısı : 902
Yaş : 104
Nerden : Dunya
Ruh HaliM :
TaKıMım :
Points : 142207
Kayıt tarihi : 10/09/08
Kişi sayfası
Aktiflik :
(100/100)
Başarı Puanı :
(100/100)
Güçlülük:
(100/100)
Türeyiş Destanı
C.tesi 29 Kas. - 22:11
Türeyiş Destanı
Eski Hun beylerinden birinin çok güzel iki kızı vardı. Bu bey
kızları ile ancak Tanrıların evlenebileceğini düşünüyordu. Bu sebeble
ülkesinin kuzey tarafında yüksek bir kule yaptırarak iki güzel kızını
Tanrılarla evlenmek üzere buraya yerleştirdi.
Bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun Tanrı olduğu düşüncesiyle
kızlar bu kurtla evlendiler. Bu evlenmeden doğan Dokuz Oğuzların sesi
kurt sesine benzerdi. Göç Destanı Uygurların yurdunda "Hulin" isimli
bir dağ vardı. Bu dağdan Tuğla ve Selenge isimli iki ırmak çıkardı. Bir
gece oradaki bir ağacın üzerine gökten ilâhi bir ışık indi. iki ırmak
arasında yaşayan halk bunu dikkatle izlediler. Ağacın gövdesinde
şişkinlik oluştu, ilâhi ışık dokuz ay on gün şişkinlik üzerinde durdu.
Ağacın gövdesi yarıldı ve içinden beş çocuk göründü. Bu ülkenin halkı
bu çocukları büyüttü. En küçükleri olan Buğu Han büyüyünce hükümdar
oldu. Ülke zengin halk mutlu oldu. Çok zaman geçti. Yuluğ Tiğin isimli
bir prens hükümdar oldu.
Çinlilerle çok savaştı. Bu savaşlara son vermek için Oğlu Galı
Tigini bir Çin prensesi ile evlendirmeğe karar verdi. Çinliler ,
prensese karşılık hükümdardan Tanrı dağının eteğindeki Kutlu Dağ adını
taşıyan kayayı istediler. Gali Tigin kayayı verdi. Çinliler kayayı
götürmek için kayanın etrafında ateş yaktılar, kaya kızınca üzerine
sirke döktüler. Ufak parçalara ayrılan kayayı arabalara koyarak Çin'e
taşıdılar. Memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu
kayanın gidişine ağladılar. Bundan yedi gün sonra da Gali Tigin öldü.
Kıtlık ve kuraklık oldu .Yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda
kaldılar.
Buraya kadar kısaca tanıtmağa çalıştığımız Türklerin ilk dönem
edebî eserleri olan Yaratılış, Alp Er Tunga, şu, Oğuz Kağan, Ergenekon,
Türeyiş ve Göç destanları bugünkü bütün Türk Cumhuriyet ve
Topluluklarının ortak destanları olarak kabul edilmektedir.
Büyük bir ihtimalle XV. yüzyılda yazıya geçirildiği kabul edilen
"Dede Korkut Hikâyeleri" nin Hun-Oğuz Destan dâiresinden ayrılmış
destan parçası olduğu görüşü oldukça yaygındır.
Dede Korkut Hikâyeleri ve bu hikâyelerin hem anlatıcısı hem de
kahramanlarından biri olan Dede Korkut bütün Türk dünyasında ortak
olarak tanınan sözlü ve yazılı gelenekte yaşatılan önemli eserlerden
biridir. Türklerin X. yüzyılda büyük kitleler halinde islâmiyeti kabul
etmelerinden ve Oğuzların büyük bir bölümünün batıya bugünkü Anadolu
topraklarına göçmelerinden sonra gerek Orta Asyada gerek Anadolu ,
Balkanlar ve Orta Doğuda, Türkler farklı siyasî birlikler içinde
yaşamışlardır. X. yüzyıldan sonra teşekkül eden destanlardan Köroğlu
dışındakiler Türk topluluk ve guruplarının iletişimleri ölçüsünde
yaygınlaşmıştır. Köroğlu destanı XVI. yüzyılda Anadolu'da teşekkül
etmiş ve hemen hemen bütün Türk dünyası tarafından benimsenmiş ve
çeşitlenerek yaşatılmaktadır.
İslâmiyetin Kabulünden Sonraki Türk Destanları Karahanlı hükümdarı
Satuk Buğra Han X. yüzyılda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul
etmiştir. islâmiyetten sonra ilk teşekkül eden destan da bu hükümdarın
islâmiyeti kabul ve yaymak için yaptığı mücadelelerin efsanelerle
zenginleştirilerek anlatımıyla doğmuştur. Bu destanın bir elyazmasında
bulunan metni kısaca şöyle özetlenebilir.
Eski Hun beylerinden birinin çok güzel iki kızı vardı. Bu bey
kızları ile ancak Tanrıların evlenebileceğini düşünüyordu. Bu sebeble
ülkesinin kuzey tarafında yüksek bir kule yaptırarak iki güzel kızını
Tanrılarla evlenmek üzere buraya yerleştirdi.
Bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun Tanrı olduğu düşüncesiyle
kızlar bu kurtla evlendiler. Bu evlenmeden doğan Dokuz Oğuzların sesi
kurt sesine benzerdi. Göç Destanı Uygurların yurdunda "Hulin" isimli
bir dağ vardı. Bu dağdan Tuğla ve Selenge isimli iki ırmak çıkardı. Bir
gece oradaki bir ağacın üzerine gökten ilâhi bir ışık indi. iki ırmak
arasında yaşayan halk bunu dikkatle izlediler. Ağacın gövdesinde
şişkinlik oluştu, ilâhi ışık dokuz ay on gün şişkinlik üzerinde durdu.
Ağacın gövdesi yarıldı ve içinden beş çocuk göründü. Bu ülkenin halkı
bu çocukları büyüttü. En küçükleri olan Buğu Han büyüyünce hükümdar
oldu. Ülke zengin halk mutlu oldu. Çok zaman geçti. Yuluğ Tiğin isimli
bir prens hükümdar oldu.
Çinlilerle çok savaştı. Bu savaşlara son vermek için Oğlu Galı
Tigini bir Çin prensesi ile evlendirmeğe karar verdi. Çinliler ,
prensese karşılık hükümdardan Tanrı dağının eteğindeki Kutlu Dağ adını
taşıyan kayayı istediler. Gali Tigin kayayı verdi. Çinliler kayayı
götürmek için kayanın etrafında ateş yaktılar, kaya kızınca üzerine
sirke döktüler. Ufak parçalara ayrılan kayayı arabalara koyarak Çin'e
taşıdılar. Memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu
kayanın gidişine ağladılar. Bundan yedi gün sonra da Gali Tigin öldü.
Kıtlık ve kuraklık oldu .Yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda
kaldılar.
Buraya kadar kısaca tanıtmağa çalıştığımız Türklerin ilk dönem
edebî eserleri olan Yaratılış, Alp Er Tunga, şu, Oğuz Kağan, Ergenekon,
Türeyiş ve Göç destanları bugünkü bütün Türk Cumhuriyet ve
Topluluklarının ortak destanları olarak kabul edilmektedir.
Büyük bir ihtimalle XV. yüzyılda yazıya geçirildiği kabul edilen
"Dede Korkut Hikâyeleri" nin Hun-Oğuz Destan dâiresinden ayrılmış
destan parçası olduğu görüşü oldukça yaygındır.
Dede Korkut Hikâyeleri ve bu hikâyelerin hem anlatıcısı hem de
kahramanlarından biri olan Dede Korkut bütün Türk dünyasında ortak
olarak tanınan sözlü ve yazılı gelenekte yaşatılan önemli eserlerden
biridir. Türklerin X. yüzyılda büyük kitleler halinde islâmiyeti kabul
etmelerinden ve Oğuzların büyük bir bölümünün batıya bugünkü Anadolu
topraklarına göçmelerinden sonra gerek Orta Asyada gerek Anadolu ,
Balkanlar ve Orta Doğuda, Türkler farklı siyasî birlikler içinde
yaşamışlardır. X. yüzyıldan sonra teşekkül eden destanlardan Köroğlu
dışındakiler Türk topluluk ve guruplarının iletişimleri ölçüsünde
yaygınlaşmıştır. Köroğlu destanı XVI. yüzyılda Anadolu'da teşekkül
etmiş ve hemen hemen bütün Türk dünyası tarafından benimsenmiş ve
çeşitlenerek yaşatılmaktadır.
İslâmiyetin Kabulünden Sonraki Türk Destanları Karahanlı hükümdarı
Satuk Buğra Han X. yüzyılda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul
etmiştir. islâmiyetten sonra ilk teşekkül eden destan da bu hükümdarın
islâmiyeti kabul ve yaymak için yaptığı mücadelelerin efsanelerle
zenginleştirilerek anlatımıyla doğmuştur. Bu destanın bir elyazmasında
bulunan metni kısaca şöyle özetlenebilir.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz