Full albüm indir,Bedava Mp3 Yükle,Film,dizi,indir
Forumumuzdan yararlanabilmek icin üye olunuz.

Join the forum, it's quick and easy

Full albüm indir,Bedava Mp3 Yükle,Film,dizi,indir
Forumumuzdan yararlanabilmek icin üye olunuz.
Full albüm indir,Bedava Mp3 Yükle,Film,dizi,indir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
avatar
Efekentli
S.Moderatör
S.Moderatör
Erkek
Keçi
Mesaj Sayısı : 902
Yaş : 104
Nerden : Dunya
Ruh HaliM : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Tehlik10
TaKıMım : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Galata10
Points Points : 143457
Kayıt tarihi : 10/09/08

Kişi sayfası
Aktiflik :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Başarı Puanı :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Güçlülük:
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)

Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty Çanakkale hakkında herşey Çanakkale şehir tanıtımı

C.tesi 29 Kas. - 21:16
Çanakkale, Çanakkale ili'nin merkez ilçesidir. İlçe
merkezinde nüfus 80,000 dolaylarında olup köy ve beldeler ile nüfus
104,000'i bulmaktadır. İstanbul gibi boğaza sahip olmasına rağmen
nüfusu oldukça azdır. Marmara'nın en küçük il merkezi nüfusunu
barındıran ildir.
Antik çağdan kalan Troya kalıntıları il sınırları içerisindedir.
Karesioğulları ile Türkleşmeye başlayan yöre; daha sonra Osmanlı'ya
katılmıştır. Osmanlılar Trakya'ya Çanakkale üzerinden geçmişlerdir.
İlin eski merkezi aslında Biga olup, Cumhuriyet döneminde, kazanılmış olan başarılardan dolayı ilin ismi ve merkezi Çanakkale
olarak değiştirilmiştir. İlin isminin kökeni ise yörede çok gelişmiş
olan çanak - çömlek zanaatinden gelir. Şehrin iki simgesi hâline gelen
Kale-i Sultaniye ile çanakçılık özdeşleşince de şehir Çanakkale olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
Kültür

Çanakkale, binyıllar boyunca farklı toplumların egemenliğinde kalmış,
gerek mimarisinde gerek yaşamda onlardan izler taşımaktadır. 70'li
yıllardan itibaren ile yapılmaya başlayan ticarî yatırımlarla ildeki
geleneksel toplum yapısı yerini hızla modernize olmuştur. Ticarî
yatırımlarla ile ulaşım kolaylaşmış ve şehrin görünümünün değişmesi
böylece başlamıştır. Bugün Çanakkale Türkiye'nin en modern
çevrelerindendir. Geniş kaldırımları, temiz caddeleri, bakımlı binaları
ile örnek bir şehirdir. Henüz altyapısı tam oturmamışsa da kültürel
anlamda Çanakkale ili Türkiye'de önde gelen çevrelerdenidir. Toplumda
çekirdek aile yaygındır. Toplum, Türkmenler, Pomaklar, Yörükler,
Bulgaristan göçmenleri ve az sayıda Kumuk Türkleri ve Çerkez ile
Boşnak'tan oluşur. Boşnak ve Yörükler genelde tarım ile uğraşırlar.
Fakat halk etnik yapıya göre ayrılmamış birlik içinde yaşamaktadır.
Fakat her toplum kendi kültürel yapısını korur. İl ve ilçe
merkezlerinde büyük ölçüde modern giyim örnekleri benimsenmiştir.
Kırsal kesimden gelen bayanlar, beyaz Yemenî
adı verilen eşarp ve şalvar ile siyah naylonumsu kumaştan pardesü
giyerler, kırsal kesim erkeklerinde ise baskın giyim türü, pantolon,
ceket ve kaskettir. Yörede erkeklerin şalvar giydiği pek görülmez. Yöre
mutfağı ise birbirinden lezzetli tatlara sahiptir. Çanakkale mutfağını
anlatacak kilit sözcükler; şarap, zeytin, sardalya, peynir helvası ve
keşkektir. Adalar bağcılık ve şarapçılık konusunda başı çekmektedir.
Turizm

Çanakkale ve diğer ilçeler tarihî ve doğal güzellikler bakımından
oldukça zengin olmasına rağmen, bölge olması gerekenden oldukça az
turist çekmektedir. Turizme fazla yatırım yapılmamaktadır. İl
merkezinin çevresinde bulunan yerlerin hemen hemen heryeri SİT alanı
ilân edilmiştir. Çanakkale'nin büyüyememesinin asıl sebeplerinden biri
de budur. Birçok alan yerleşime kapalıdır.

Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı 30-1554313258T

Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı 30-1606016331T


3200 yıl önce Çanakkale Boğazı yakınlarında
''Troya'' isimli bir kent varmış. Bu kentin , barışsever , fakat cesur
insanları, kralları, Priamos'un idaresi altında uzun yıllar barış
içinde bir hayat sürmüşler.

Birgün , kral Priamos'un karısı Hekabe çok kötü bir rüya gördü.
Rüyasında, karnından ateşler çıkmakta ve ateşin dumanı, bütün Troya
surlarını sarmaktaydı. Hekabe, bu rüyasını önce kocasına ; daha sonra
da bir kahine anlattı. Kahinin yaptığı yorum, hiç de iç açıcı değildi.
Ona göre, Hekabe, hamileydi ve doğacak olan çocuk , ilerde Troyalıların
başına büyük dertler açacaktı. Onun için bebek doğar doğmaz
öldürülmeliydi. Bu kehanete inanan Kral Priamos , çocuk doğduktan sonra
bir adamını bebeği öldürmek için görevlendirdi. Savunmasız yeni doğmuş
bebeği öldürmeyen Troya'lı onu o zaman ki adı ''İDA'' olan
''Kazdağı''na götürüp, bir ormana bıraktı. Nasıl olsa, yabani hayvanlar
onu öldürür diye aklından geçirdi. Ama bebeği, yabani hayvanlardan önce
bir çoban buldu. Bu çocuk, ilerde gerçekten Troya'lıların başına birçok
dertler açacak olan Paris'ti.

O sırada, Tanrıların yaşadığı OLYMPOS dağında , ilginç bir kargaşa
cereyan etmekteydi. Kral Peleus ile Deniz Perisi Thetis'in evlenme
merasimine kavga ve nifak tanrıçası Eris, huzursuzluk çıkartır
gerekçesiyle davet edilmemişti. Bu işe çok gücenen Eris, intikam almaya
karar verdi. Üzerinde ''EN GÜZELE'' yazılı , altından bir elmayı,
şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi. Doğal olarak bütün
tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar
oldu. Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler. Ama kudret
tanrıçası Hera, zeka tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit
elmaya sahip olmakta ısrar ettiler. Her üçü de tanrı Zeus'a giderek
onun, hakemlik yapmasını istediler. Baba tanrı Zeus, onların hiç birini
gücendirmek istemediği için diplomatça davranıp, bu işlerden pek
anlamadığını söyledi. Asıl amacı ise bu belayı Olympos'tan
uzaklaştırmaktı. Onların Olympos'un tadını kaçıracaklarını anladığı
için, hakemliği bir ölümlünün yapması gerektiğini söyledi.

_''Gidin'' diye gürledi tanrıların babası ''ırmakları bol İda dağına,
orada Paris adında Troya'lı bir prens yaşamaktadır. Bu işlerden en iyi
anlayan odur.''.

Böyle söyleyip uzaklaştırdı onları Olympos'tan. Onlar da haberci Tanrı
Hermes'in rehberliğinde, kaynakları bol olan İda dağının doruklarına
geldiler. O sırada Paris, hiçbir şeyden habersiz aşağıda koyunlarını
otlatıyordu. Haberci Tanrı Hermes, meseleyi Paris'e anlatıp altın
elmayı ona verdi. Hangisini en güzel bulursa elmayı ona verecekti. Ama
bu iş, pek o kadar kolay olacağa benzemiyordu. Çünkü her üç Tanrıça da
birbirinden güzeldi. Ne yapacağını şaşırmıştı. Onun hayranlığını ve
şaşkınlığını gören Tanrıçalar, karar vermesini kolaylaştırmak için
Paris'e rüşvetler teklif ettiler.

Hera kendisine kudret vaat etti. Altın elmayı kendisine verdiği takdirde Paris Avrupa ve Asya'nın en güçlü kralı olacaktı.

Athena kendisini dünyanın en zeki kralı yapacağını ve Yunanistan'la yapılacak bir savaşta kendisine zafer vaat etti.

Afrodit ise dünyanın en güzel kadınını Paris'e teklif etti.

Çoban Paris'in. Öyle büyük krallıklarda gözü yoktu. En güzel kadın
benim olsun diye düşünüp, altın elmayı Afrodit'e verdi. İşte ne olduysa
o zaman oldu. Bu işe çok bozulan Athena ile Hera, Troya'nın yıkımı için
planlar kurmaya koyuldular.

Afrodit ise verdiği sözü yerine getirmek için bir plan yaparak
Paris'in, Yunanistan'daki Isparta şehrine gitmesini sağladı. Çünkü o
sırada Dünya'nın en güzel kadını Isparta Kralı Menelaos'un karısı
''Güzel Helen''di. Menelaos ve Helen, Paris'i çok iyi karşıladılar.

Kral , kendisine dilediği kadar sarayında kalabileceğini söyledi. Ona
güvenerek karısı ile Paris'i sarayda yalnız bırakıp, kendisi Girit'e
gitti. Menelaos'un Girit'te olmasından yararlanan Paris, Helen'i
Troya'ya kaçırdı.
avatar
Efekentli
S.Moderatör
S.Moderatör
Erkek
Keçi
Mesaj Sayısı : 902
Yaş : 104
Nerden : Dunya
Ruh HaliM : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Tehlik10
TaKıMım : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Galata10
Points Points : 143457
Kayıt tarihi : 10/09/08

Kişi sayfası
Aktiflik :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Başarı Puanı :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Güçlülük:
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)

Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty Geri: Çanakkale hakkında herşey Çanakkale şehir tanıtımı

C.tesi 29 Kas. - 21:16
Girit'ten dönen Menelaos,
karısını evde bulamayınca yaptığı hatayı anladı ve karısını geri almak
için Troya'ya savaş açtı. Bütün Yunan kırallarına da haberciler
göndererek Helen'in kurtarılması için onları yardıma çağırdı. Çünkü
kendisi evlenirken, diğer bütün krallar, Helen'in başına bir hal
gelmesi halinde Menelaos'a yardım edeceklerine söz vermişlerdi.
Verdikleri söz gereği, bütün krallar denizi aşıp güçlü Troya kentini
yerle bir etmeye çok istekli idiler. Menelaos'un ağabeyi Agamemnon,
yaşlı Nestor, Ajax, Patroklos hepsi hazırdılar. Ama Odysseus ile
Akhilleus, pek ortalarda görünmüyordu.

Yunanistan'ın en akıllı, en kurnaz kralı olan Odysseus, kocasına
sadakati olmayan bir kadın için, evini ve ailesini terk etmek istemedi.
Bunun için kendisini ordu kampına çağırmaya gelen haberciye delirmiş
gibi davrandı. Bir taraftan tarlayı sürüyor, sonra da toprağa tohum
yerine tuz ekiyordu. Ama Başkumandan Agamemnon'un gönderdiği haberci de
kurnaz birisiydi. Haberci, Odysseus'un küçük oğlunu yakalayıp sabanın
önüne bırakıverdi. Bunu gören Odysseus, sabanı kenara atarak oğlunun
hayatını kurtardı. Bu da onun eskisi kadar akıllı olduğunu gösterdi.
İsteksiz de olsa, orduya katılmaya mecbur kaldı.

Akhilles ise Troya'ya gittiği takdirde, Troya'nın yağmalanmasını ve
yanışını görmeden öleceğini biliyordu. Bunu kendisine bir deniz perisi
olan annesi Thetis, söylemişti. Onun için, kadın elbiseleri giyerek,
kral Lycomedes'in sarayında. saray kadınları arasında saklanıyordu.

Kumandanlar Akhilles'i bulma görevini kurnaz Odysseus'a verdiler.
Odysseus, bir seyyar satıcı kılığına girerek saraya gitti. Sergisinin
bir tarafında kadınların seveceği cinsten takılar, diğer tarafında ise
şahane silahlar bulunuyordu. Sarayın bütün kızları mücevherlerin
etrafında kümelenirken, sadece Akhilles kılıç ve kamalarla
ilgileniyordu. Böylece Odysseus onu tanıdı. O da kaderini bile bile
Odysseus'la birlikte ordu kampına katıldı.

Sonunda ordu tamamlanmış ve gemiler yola çıkmaya hazırdı. Ama bu kez,
günlerden beri esen Kuzey rüzgarı, bir türlü dinmek bilmiyor ve
gemilerin Troya'ya yelken açmalarına imkan vermiyordu. Ordu çaresizdi.
Sonunda kahinlerden birisi Artemis'in Akhalara çok kızdığını, çünkü
Agamemnon'un adamlarından birinin, onun en sevdiği tavşanlarından
birini öldürdüğünü söyledi. Bu yüzden rüzgarı estirdiğini ve estirmeye
devam edeceğini, ancak Agamemnon'nun kızı Iphiginia'yı kendisine kurban
etmesi halinde öfkesinin dindirilebileceğini anlattı.

Bu Agamemnon için dayanılır gibi bir şey değildi. Buna rağmen zafer
için buna razı oldu. Bir efsaneye göre, Iphiginia, Artemis'e kurban
edildi. Bir başka efsaneye göre de Artemis, bir geyik gönderdi.
Iphiginia yerine geyik kurban edildi. Bu olaydan sonra Kuzey rüzgarı
durdu ve sayıları bini aşan gemi 100.000'i aşkın Akhalı savaşçıyı Troya
önlerine taşıdı. Skamandar ve Simois Irmaklarının döküldüğü Çanakkale
Boğazının kumsallarında kamp kurdular. Akhalar çok güçlü ve
kalabalıktı. Defalarca kente saldırdılar. Ama Troya, güçlü surlarla
çevriliydi. Ayrıca Priamos'un bu hücumları bertaraf edebilecek, kutsal
Lion'u koruyabilecek kahraman oğulları vardı. Atları eğiten Hektor
bunların en cesuru ve Troya Ordusunun baş kumandanıydı.

Öte yandan Akhaları müşterek düşman kabul eden diğer Anadolu halkları
da Troyalıların yanında yer aldılar. Savaş on yıl sürdü. 9 yıl boyunca
zafer durmadan yön değiştirdi. Bazen Troyalılar üstün geliyor, bazen de
Akhalar Troyalıları surların içine kadar kovalıyorlardı. Uzun süre
hiçbir taraf belirgin bir üstünlük elde edemedi. Akhalar civardaki
yerleşmeleri talan ediyor, kızları evlerinden alıp çadırlarına
kapatıyorlardı. Bu talanlarından birinde Agamemnon Khryse (Hrüse)
kentinden Apollon'un rahibi Khryseis'i (Hrüseis) çadırına kapatmıştı.

Kızının "onur payı" olarak Agamemnon'un çadırına kapatılmasına razı
olmayan rahip, değerli kurtulmalıklarla Agamemnon'a gelip kızını
serbest bırakması için yalvardı. Tekmil Akhalar, rahibe saygı
gösterilip kızın babasına verilmesini istediler. Ama bu hiç de
Agamemnon'un gönlünce değildi. Kızı serbest bırakmayı reddettiği gibi,
rahibe çok kötü davrandı.

Hakarete uğrayan rahip, eve dönüşünde Apollon'a yalvardı. Akhaların
üstüne hastalık ve felaket göndermesi için dua etti. Apollon da onun
duasını kabul edip, ateşli oklarını Akhaların üzerine gönderdi. Çok
sayıda Akhalı asker hastalandı ve öldü. Sonunda Akhilles, bütün
kumandanları bir toplantıya çağırarak onlara Apollon'un öfkesini
dindirecek bir yol bulunması gerektiğini aksi takdirde eve geri
dönmekten başka yapılacak bir şey olmadığını söyledi. Bunun üzerine
ünlü kahin Kalkhas; Tanrının neden bu kadar çok öfkeli olduğunu
bildiğini, ancak konuşmaktan korktuğunu, Akhilles onun hayatını
korumayı garanti etmediği sürece de konuşmayacağını söyledi.
Akhilles'in kahinin hayatını koruyacağını garanti etmesi üzerine usta
yorumcu konuşmayı kabul etti.

"Tanrı Apollo kızgındır, çünkü saygısızlık etti Agamemnon duacıya,
kurtulmalıkları istemedi, salmadı kızını, işte bu yüzden çektirdi bunca
acıları okçu tanrı. Eğer Agamemnon hiçbir kurtulmalık almadan kızını
babasına geri vermezse daha da çektireceği var." (İlyada 90-96)

Böyle dedi Kalkhas, öfke doldurdu Agamemnon'un yüreğini. Ama fazla bir
seçeneği yoktu erlerin kralının. Bilici Kalkhas'a ve onu koruyan
Akhilles'e sövüp saydıktan sonra, kızı babasına vermeyi kabul etti.

"Phoibos Apollon istiyorsa Khryseis'i ille de şu gemimle, yoldaşlarımla
göndereceğim onu, ama barakandan alacağım kendim gelip senin onur
payını, güzel yanaklı Briseis'i. Senden ne güçlü olduğumu o zaman anla
gör. Korksun boy ölçüşmekten, ibret alsın, kim benimle eşit görmek
isterse kendini." (İlyada l 183-187)

Böyle deyip bir yandan kızı babasına gönderirken, adamlarından iki
tanesini de Akhilleus'un çadırına gönderdi. "Güzel yanaklı Briseis'i"
alsın diye. Akhilleus habercilere kızı korkutmadan alabileceklerini,
onlarla bir sorunu olmadığını söyledi ama, Tanrılar huzurunda bunu
Agamemnon'a çok pahalıya ödeteceğine dair yemin etti. Bu olaya
Akhilleus'un annesi deniz perisi Thetis de, en az oğlu kadar kızdı.
Oğlunu yatıştırıp, savaştan tamamen elini çekmesini söyledi. Öte yandan
da Olympos'a giderek Zeus'a yalvardı.

"Zeus baba! Birgün ya sözümle ya işimle ölümsüzler arasında yararlı
olduysam sana, şimdi yerine getir şu dileğimi, kısa ömürlü oğluma değer
ver; saygısızlık etti Agamemnon, erlerin başbuğu, aldı onur payını,
yoksun bıraktı onu sen say, gücü Troyalılar tarafına ko ne olur.
Akhalar saysınlar oğlumu, ününü yüce kılsınlar." (İlyada l 503-510)

Şimdi artık savaş Olympos'a da ulaşmıştı. Tanrıların bir kısmı
Troyalıları destekliyor, bir kısmı ise Akhalıların yanında yer
alıyordu. Afrodit doğal olarak Paris'in yanında yer aldı. Yine doğal
olarak Athena ile Hera Akhaların tarafındaydı. Savaş tanrısı Ares her
zaman Afrodit'in yanındaydı. Güneş tanrısı Apollon ve kızkardeşi
Artemis ise Hektor'un koruyucularıydı. Dolayısıyla Troyalıların yanında
yer aldılar. Denizler tanrısı, yeri sarsan Poseidon, denizci halk olan
Akhaları destekledi. Zeus Troyalıları daha çok seviyor ama, tarafsız
kalmayı tercih ediyordu.

Yukarıda Olympos'ta durum böyle iken aşağıda Akhilleus gemilerin yanına
oturmuş köpürüp duruyor, ne toplantılara katılıyor, ne savaşa gidiyor,
içi içini yiyordu olduğu yerde.

Akhilleus olmadan Akhalar Troyalılardan daha zayıftı. Buna rağmen
Akhalar Troyalıları şehir surlarına kadar kovaladılar. Surların yanında
çok kanlı savaşlar oldu. Kral Priamos ve diğer yaşlı Troyalılar da,
savaşı bir kuleden seyrediyorlardı. Bir ara savaş durdu.



Her iki taraf da askerlerini geriye çektiler. Paris ile Menelaos karşı
karşıya gelmişlerdi. İkisi yalnız savaşacaklardı. Eğer Menelaos
kazanırsa Helen'i alıp Isparta'ya geri dönecek, eğer Paris kazanırsa
Helen Troya'da kalacaktı. Her iki halde de savaş bitecekti. Teklif
Paris'ten gelmişti. Hektor'a hitaben yaptığı konuşmada şöyle dedi:

"Troyalıları tekmil Akhaları oturt yere, koyun ortalarına Ares'in
sevdiği Menelaos'la beni, çarpışalım Helen için, bütün malı için. Alsın
bütün malı, götürsün kadını evine. Kim üstün gelir, kazanırsa zaferi
and içsin dost olsun ötekiler de. Siz Troyalılar oturun bereketli
Troya'da. Akhalar da at besleyen Argos'a dönsünler, güzel kadınlı Akha
topraklarına." (İlyada lll 70-75)

Paris'in yaptığı bu teklif Hektor tarafından Akhalara iletildi. İki
ordu arasında bu konuşmalar olurken, bütün bu savaş ve acıların sebebi
olan Helen, Priamos ve diğer yaşlı Troyalıların savaşı izledikleri
kuleye geldi. Onun geldiğini görünce şu sözleri söylediler usulca:

"Troyalılarla Akhaların, böyle bir kadın için yıllardır acı çekmeleri
hiç de ayıp değil.Yüzüne bakan ölümsüz tanrıçalara benzetir onu. Ama
gene de binse gemiye keşke gitse. Gitse de bizi, çocuklarımızı belaya
sokmasa." (İlyada lll 154-160)

Böyle konuştu Troya'lı ulular kendi kendine. Daha sonra Priamos,
Helen'i yanına çağırıp aşağıdaki Yunanlı kahramanların adlarını tek tek
sordu. Bu arada düello başladı. Mızrağı ilk fırlatan Paris oldu.
Menelaos, mızrağı kalkanı ile savuşturup kendi mızrağını fırlattı.
Mızrak Paris'in gömleğini yırttı ama onu yaralamadı. Daha sonra
kılıcını çekip, Paris'i tolgasından vurdu; ama kılıç kırılıp yere
düştü. Silahsız olmasına rağmen, Paris'in üzerine atılıp onu miğferinin
ibiğinden tuttu. Eğer Aphrodit karışmasaydı onu sürükleyip Yununlıların
sıralarına kadar götürecekti ama Aphrodit, miğferin ipini kopartıp onun
Troya'ya kaçmasına yardım etti,

Menelaos, elinde Paris'in miğferi olduğu halde öfkeyle Troya sıralarına
giderek, Paris'i aramaya başladı. Aslında Troyalılar tarafında ona
yardım edecek hiç kimse yoktu. Çünkü mızrağını fırlatmaktan başka hiç
dövüşmediği için herkes ondan nefret ediyordu. Her nasılsa kaçmayı
başarmıştı. Nasıl kaçtığını, nereye gittiğini hiç kimse bilmiyordu.
Bunun üzerine erlerin başbuğu Agamemnon, her iki orduya birden
konuşarak Menelaos'u muzaffer ilan etti. Daha önce kararlaştırdığı gibi
Troyalıların Helen'i geri vermeleri gerekiyordu. Athena ile Hera işe
karışmasalardı Troyalılar da buna razıydılar. Her iki tanrıça da Troya
kenti yerle bir edilmedikçe savaşın bitmesini istemiyorlardı. Hera'nın
kışkırtmasıyla, Athena seyirtip savaş meydanına geldi. Amacı anlaşmayı
bozmak için bir Troyalıyı kandırmaktı. Aptal Pandoros kandırılması en
kolay Troyalı idi. Athena, onu kolayca kandırdı. Pandoros Menelaos'a
bir ok fırlatıp onu hafif yaraladı. Bu savaşı tekrar başlatmak için
yeterliydi. Her iki taraftan sayısız insanlar öldü. Tanrılar ve
tanrıçalar da savaş meydanında idi. Onlar da ölümlüler gibi,
birbirleriyle savaşıyorlardı.
avatar
Efekentli
S.Moderatör
S.Moderatör
Erkek
Keçi
Mesaj Sayısı : 902
Yaş : 104
Nerden : Dunya
Ruh HaliM : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Tehlik10
TaKıMım : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Galata10
Points Points : 143457
Kayıt tarihi : 10/09/08

Kişi sayfası
Aktiflik :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Başarı Puanı :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Güçlülük:
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)

Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty Geri: Çanakkale hakkında herşey Çanakkale şehir tanıtımı

C.tesi 29 Kas. - 21:16
Büyük şampiyon Akhilles'in
savaştan uzak barakasında oturmasına rağmen Akhalar savaşta üstündüler.
Ajax ve Diomedes kahramanca savaşıyorlardı. Aphrodit'in oğlu prens
Aeneas Diomedes'in elinden az daha ölüyordu. Diomedes, onu yaraladı;
ama annesi Aphrodit onu kurtardı. Diomedes Aphroditi de yaraladı. Ona
bu cesareti tanrıça Hera vermişti. Aphrodit Hera'yı Zeus'a şikayet
etmek için Olympos'a giderken Apollon Aeneas'ı Troya'ya taşıdı. Daha
sonra Diomedes, Athena'nın da yardımıyla Ares'in karnından yaraladı. O
da Aphrodite gibi soluğu Zeus'un yanında aldı, Athena'yı şikayet için.
Zeus baba, Akhilles'e yapılan haksızlığın intikamının alınması ve ona
tekrar ün kazandırılmasına dair Thedis'e verdiği sözü de hatırlayarak
bütün ölümsüzleri Olympos'a çağırdı ve orada kalmalarını emredip,
kendisi aşağıya Troyalılara yardıma gitti.

Zeus'un işe karışmasıyla, her şey birden bine değişiverdi. Troyalılar,
Akhalar'ı gemilerine kadar püskürttüler. Hektor, coşmuştu. Troyalıların
"Atları terbiye eden" diye ad taktıkları Hektor, hiç bu kadar cesur,
hiç bu kadar muhteşem görülmemişti.

Akhalar'ın başı iyiden iyiye derde girmişti. Agamemnon, savaştan
vazgeçip Yunanistan'a dönmeye karar vermişti. En yaşlı kumandan Nestor,
aşağılanmış bir şekilde geri dönmektense Akhilles'in öfkesini
dindirmenin bir yolunun bulunması gerektiğini söyledi.

Agamemnon, aptallık ettiğini itiraf etti. Akhilles'in onur payı
Briseisi ve değerli hediyelerini ona geri vereceğini Odysseus'a
söyledi. Bunu Akhilles'e anlatması için yalvardı. Akhilles, bunu kabul
etmedi. Ertesi gün, Akhalar gene püskürtüldü. Troyalılar, gemileri
ateşe verecek kadar yaklaşmışlardı. Bu durumu gören Akhilles'in en iyi
arkadaşı Patroklos Akhilles'e yalvararak, ya Akhalar'a yardım etmesini
veya en azından o muhteşem zırhını kendisine ödünç vermesini söyledi.
Akhilles kendisini aşağılayan insanlar için savaşmayacağını söyledi.
Ama Hephaistos ustasının yapmış olduğu o muhteşem zırhı ve adamlarını
Patroklos'un emrine vermeyi kabul etti.

Patroklos, Akhilles'in zırhını giyerek ve onun adamlarını da alarak
savaşa katıldı. Troyalılar, onu bir müddet Akhilles zannettiler,
Gerçekten oda Akhilles gibi muhteşem savaşıyordu. Sonunda Hektor ile
karşılaştı. Hektor Patroklo'u kargısıyla öldürüp, zırhını soydu ve
kendisi giydi. Sanki Akhilles'in bütün gücü Hektor'a geçmişti.

Patroklos'un cesedi etrafında çok kan döküldü. Sonunda iki Ajax'ın yardımıyla Akhalar cesedi gemiye taşıdılar.

Acı haber Akhilles'e ulaştı. O da en iyi arkadaşının ölümünü Hektor'a
hayatı ile ödeteceğini dair yemin etti. Hektor'un ölümünden sonra
kendisinin ölümü de kaderine yazılı idi. Bunu bile bile kaderine razı
oldu. Annesi Thedis, onu durdurmak için hiçbir çaba göstermedi. Ona
Hephaistos'un yaptığı yeni silahlar ve zırh getirdi. Zırhı giyip
askerlerinin başına geçti. Kahramanca savaşıyor ve her yerde Hektor'u
arıyordu. Hektor ise, Troyalıların başına geçmiş surların yanında
kahramanca şehrini korumaya çalışıyordu. Olympos'lu tanrılar yine
aşağıya inmiş, Troya ovasında ölümlüler gibi hararetle savaşıyorlardı.
Skamander nehri sularını geçmek isteyen Akhilleus'u boğmaya çalıştı.
Ama Akhilleus'u durdurmaya imkanı yoktu. Her şey tanrılarca
kararlaştırılmıştı. Apollon bile artık Hektor için savaşmanın
faydasızlığına inanmıştı. Troyalılar geri püskürtüldü. Şehir kapıları
açılıp savaşçılar şehrin içine alındalar. Sadece Hektor dışarıda kaldı.
Dimdik duruyordu surların önünde. Babası Priamos, annesi Hekabe
surların içine gelip hayatını kurtarması için ona yalvardılar. Ama o
bunları dinlemedi. Troyalıların gerilemesi onun suçu idi çünkü
Troyalıları, o kumanda ediyordu.

Hektor böyle düşünürken Akhilles hışımla surlara yaklaştı. Yanında ise
ölümsüzlerden Athena duruyordu. Hektor ise yanlızdı. Apollon, onu
kaderine terk etmişti. Akilleus gidgide yaklaşıyordu. Etrafa pırıltılar
saçan tunç zırhı içinde yaklaşan Akilleus'u görünce Hektor'u bir
titreme aldı. Kaçmaya başladı. Akhilleus da peşine takıldı. Hektor önde
Akhilleus arkada şehir surlarını üç defa döndüler. Sonra Athena,
Hektor'un kardeşi Deiphobus kılığına girerek ona Akhilleus'la
karşılaşma cesaretini verdi. "Gel birlikte karşı koyalım, püskürtelim
onu" dedi. Soylu Troyalıların lideri, parlak tolgalı Hektor da ona
inandı. Akhilleus'un karşısına dikilerek şöyle haykırdı:

"Artık kaçmam senden Peleus oğlu deminki gibi. Tanrısal Priamos'un
şehrini dolandım üç kere, durup saldırışını beklemeye yüreğim varmadı,
ama şimdi buyuruyor sana karşı koymayı ya sen benim elime geçersin, ya
geçerim ben senin eline. Haydi Tanrıları tanık tutalım anlaşmalarımıza.
Olamaz onlardan iyi tanık, iyi bekçi. Zeus bana zaferi verir de alırsam
canını, dile gelmez saygısızlık göstermem sana. Ünlü silahlarını soyar,
ölünü geri veririm Akhalara. Sen de Akhilleus yap benim gibi."

Ayağı tez Akhilleus yan yan baktı. Dedi ki:

Hektor, düşmanım, antlaşmadan söz açma bana, böyle şey olamaz insanla
arslan arasında. Nasıl uyuşmazsa kurtla kuzunun gönlü, durmadan kin
beslerler birbirlerine, bizim de dostluk yapmamız akla sığmaz." (İlyada
XXll 250-265)

Böyle söyleyip mızrağını fırlattı, mızrak hedefini şaştı. Athena
mızrağı tekrar geri getirdi. Sonra Hektor isabetli bir atış yaparak
Akhilleus'un kalkanını tam ortadan vurdu. Mızrak kalkanı delemedi.
Hemen arkasını dönüp kardeşini aradı., onun mızrağını almak için.
Kardeşini orada göremeyince Athena'nın kendisini kandırdığını anladı.
Kaçacak bir yer yoktu. Kılıcını çekip Akhilleus'a saldırdı. Daha ona
yaklaşamadan Akhilleus onu mızrağıyla boynundan vurdu. Yere yuvarlanan
Hektor son nefesinde, vücudunu ailesine geri vermesi için Akhilleus'a
yalvardı. Demir yürekli Akhilleus'un öfkesi pek dineceğe benzemiyordu.
Ona yan yan bakarak şöyle dedi:

"Dizlerime sarılma köpek, yalvarma bana anan baban adına. Gönlüm
yüreğim kışkırtıyor beni, diyor şunun etini parçala, çiğ çiğ ye, senin
bana bu yaptıklarından sonra, kimse uzaklaştıramaz başından köpekleri.
Getirseler bana kurtulmalığın on katını, tartsalar şurada daha çok
veririz deseler, Dardanos'un oğlu altın kosa teraziye senin
ağırlığınca, döşeğine yatırıp ağlayamayacak seni doğuran, köpekler
kuşlar yiyecek bütün bedenini." (İlyada XXll 345-355)

Böyle söyleyip zırhı ölüden soydu. Akhalar da teker teker ölünün
yanından geçip boyuna posuna güzelliğine hayran kaldılar. Ama bir tekme
vurmadan da gitmiyorlardı ölüye. Akhilleus ise, daha kötü şeyler
yapmayı planlıyordu. İki ayağını topukla bilek arasından deldi.
Kayışlar geçirdi deliklerden. Bağladı arabaya, başı bıraktı yerde
sürüklensin diye. Sonra atladı arabaya ünlü silahlarıyla. Kamçıladı
atları .

Ölüyü surların önünde defalarca sürükledi, azgın öfkesi dinene kadar. Sonra, aldı, götürdü gemilerin yanına.

Patroklos'un intikamı alınmış ama ölüsü hala yakılmamıştı. Hemen
odunlar kesilip büyük bir yığın yapıldı. Yığınların üstüne de
Patroklos'un ölüsü yerleştirildi. Kurbanlar kesilip ölünün etrafına
dizildi. Birçok Akhalarla birlikte Akhilleus da saçından bir tutam
kesip ölünün üzerine attı. Son olarak Akhilleus, 12 Troyalı çocuğu
kargısıyla öldürüp yığına kattı. Öldürmeye bir türlü doymuyordu. Sonra
yığını ateşe vererek ağlaya ağlaya ağıta başladı.

"Verdiğim bütün sözleri getireceğim şimdi yerine. Ulucanlı Troyalıların
oniki soylu oğlunu, yutacak alevler seninle birlikte, Primaos oğlu
Hektor'a gelince, ateşe yedirmem onu, yedireceğim köpeklere." (İlyada
XXlll 18-184)

Ama köpekler sokulamıyordu Hektor'un cesedine. Aphrodit ölünün başında nöbet tutuyordu.

Hektor'un ölüsüne yapılan bu saygısızlıklar Hera, Athena ve Poseiden
hariç bütün ölümsüzleri tiksindirmişti. Özellikle baba tanrı Zeus bu
saygısızlığa çok kızmıştı. Zeus, Priamos'u cesaretlendirerek onun
Akhilleus'un kampına gitmesini sağladı. Zengin kurtulmalıklarla kampa
gelen Priamos, oğlunun cesedini vermesi için Akhilleus'a yalvardı.
Akhilleus karşısında yalvaran yaşlı adamı görünce kendi babasını
hatırlayıp insafa geldi ve hediyeleri kabul ederek, ölüyü babasına
verdi. Ayrıca, ölü yakma merasimi için de 9 gün boyunca Akhaları
savaştan uzak tutacağına dair söz verdi.

Troyalılar, 9 gün boyunca, Hektor'un ölüsü etrafında yas tutup, ağıtlar
yaktılar. Onuncu gün şafak vakti, ölü odun yığınlarının üzerine konulup
yakıldı. Daha sonra, kemikler ve küller altın bir kupaya gömülüp, üzeri
kocaman işlenmiş taşlarla örüldü. Mezarın üstü toprakla örtülerek büyük
bir tümülüs oluşturuldu.
avatar
Efekentli
S.Moderatör
S.Moderatör
Erkek
Keçi
Mesaj Sayısı : 902
Yaş : 104
Nerden : Dunya
Ruh HaliM : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Tehlik10
TaKıMım : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Galata10
Points Points : 143457
Kayıt tarihi : 10/09/08

Kişi sayfası
Aktiflik :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Başarı Puanı :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Güçlülük:
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)

Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty Geri: Çanakkale hakkında herşey Çanakkale şehir tanıtımı

C.tesi 29 Kas. - 21:17
Hektor'un cenazesi için
kararlaştırılan süre dolduktan sonra, savaş tekrar başladı. Etiyopya
Prensi Memnon, büyük bir orduyla gelip Troyalılara yardım etti. Bu yeni
taze güçle saldıran Troyalılar, Akhaları çok güç durumda bıraktılar.
Birçok Akhalı savaşçı öldü. Sonunda Akhilleus, Memnon'u öldürdü. Durum
tekrar Troyalıların aleyhine dönmüştü. Akhilleus yine coşmuştu. Ama
onun belki de son kükreyişi olacaktı. Bütün Troyalıları önüne katmış
surlara doğru kovalıyordu. Surlara yaklaştığı bir sırada, orada,
çalıların arasına gizlenmiş duran Paris'in attığı zehirli bir okla
topuğundan vurularak öldü.

Topuğu onun en zayıf yeri idi. Annesi deniz perisi Thetis, onu
"yaralanmaz" yapmak için topuğundan tutup Styx Irmağının sularına
batırmıştı. Ancak topuğun elle tutulan kısmı kutsal suyla ıslanmadığı
için zayıf kalmış ve Paris, onu bu en zayıf noktasından vurmuştu.

Ajax, Akhilleus'un ölüsünü savaş meydanından taşıdı. Ölü yakma
töreninden sonra külleri Patroklos'un küllerinin konulduğu kaba
konularak beraberce gömüldü.

Akhilleus'un ölümünden sonra, onun Hephaistos usta tarafından yapılmış
olan muhteşem zırhı kumandanlar arasında yeni bir huzursuzluğa yol
açtı. Zırh acaba Akhilleus'un ölüsünü savaş alanı dışına taşıyan
Ajax'ın mı olmalıydı?Yoksa Odysseus'a mı verilmeliydi? Kumandanlar
arasında yapılan gizli bir oylama sonunda zırha sahip olma hakkı
Odysseus'a verildi. Ajax da , kendini aşağılanmış görüp, kılıcının
üstüne atlayarak intihar etti.

Bu iki kahramanın kısa zamanda arka arkaya ölmeleri Akhaların
cesaretlerini kırdı. Zafer, çok uzak görünüyordu, ama vazgeçmeye de hiç
niyetleri yoktu. Akhilleus'un genç oğlu Neoptolemus, Paris'i öldürdü.
Ama onun ölümü Troyalılar için pek de büyük bir kayıp değildi. Zaten
bütün bu belaları Troyalıların başına hep o açmamış mıydı? Bir
keresinde ağabeyi Hektor onu şöyle azarlamıştı:

''Seni alçak, seni parlak oğlan, seni çapkın

seni ırz düşmanı seni.

Hiç doğmaz olaydın keşke,

Ya da kalaydın ölümüne dek evlenmeden.

Çok isterdim bunun böyle olmasını

Hem çok da iyi olurdu hani

Ne baş belası kesilirdin o zaman

Ne de yüz karası olurdun başkalarına

Nasıl kaçırdın ta uzak ülkelerden

Kargı salan erlerin gelini, güzel yüzlü kadını

Baş belası yaptın onu babana, halkımıza, ilimize''

İlyada III.39_50



Paris'in ölümünden sonra da Troyalılar güçlerini korudular. Şehir
surları dokunulmamış bir şekilde ayaktaydılar. Savaş genellikle
surlardan uzakta ovada cereyan ettiği için ciddi bir tehditle
karşılaşmamışlardı. Bu, sonu olmayan savaşa bir son verebilmek için
orduyu şehrin içine alıp, Troyalıları bir baskınla yok etmekten başka
çare yoktu. Bunu nasıl yapacaklardı?

Akhaların en akıllısı kurnaz Odysseus, bir tahta at yapma fikriyle
ortaya çıktı. Büyük ve içi boş bir at olacak ve içine belirli sayıda
asker alabilecekti. Odysseus ve diğer bazı seçkin komutanlar atın içine
gizlenirken, diğerleri denize açılıp Tenedos (Bozcaada)'nın arkasına,
Troyalıların onları göremeyecekleri bir şekilde gizleneceklerdi. Eğer
işleri ters giderse, Yunanistan'a geri dönecekler. Tabi bu arada atın
içindekiler ölümüne terk edilecekti. Ama her şey Odysseus'un planladığı
gibi giderse, Troya'ya geri dönüp, şehrin içine girmek için verilecek
işareti bekleyeceklerdi. Planın yürümesi için geride bir Akhalı asker
bırakacaklardı. Bu askerin görevi ; tahta atın şehrin içine alınmasını
sağlamak için, Troyalıların ikna edilmesiydi. Herşey Odysseus'un
planladığı gibi gitti. Bir sabah, Troyalılar büyük bir şaşkınlıkla
uyandılar. Her yer çok sakindi. Gürültülü Akha kampı, tamamen boştu ve
gemilerde gitmişlerdi. Batı kapısı önünde de daha önce hiç görülmemiş
büyüklükte ve biçimde tahtadan bir at duruyordu. Öyle görünüyordu ki,
Akhalar bu işten vazgeçmişler, mağlubiyeti kabul edip Yunanistan'a geri
dönmüşlerdi. Ancak bu kocaman tahta at da neyin nesiydi? Troyalılar, bu
soruları kendi kendilerine sorarken, Akhaların geride bıraktıkları
Sinon isimli asker ortaya çıktı. Troyalılar Sinon'u yakalayıp kral
Priamos'a götürdüler. İyi bir aktör olan Sinon, ağlıyor, sızlıyor ve
Yunanlılardan nefret ettiğini söylüyordu. Bunun sebebini ise şöyle
açıklıyordu:

''Akhalar, Troya'ya yelken açmalarını engelleyen kuzey rüzgarını
durdurmak için kral Agamemnon'un kızı Iphiginia'yı kurban ettiler.
Geriye dönüşleri için ise ben talihsiz kurban olarak seçildim. Tam yola
çıkarlarken beni kurban edeceklerdi. Her şey hazırdı. Ama gece olunca
karanlıktan yararlanarak bir bataklığa saklandım ve gemilerin
uzaklaşmalarını seyrettim.''

Simon'un anlattığı bu hikayeye herkes inandı. Çünkü o rolünü çok iyi
oynuyordu. Hikayesinin ikinci ve asıl can alıcı kısmına şöyle devam
etti.:

''Tahta at Tanrıça Athena'ya kutsal bir sunak olarak yapılmıştır. Böyle
büyük yapılmasının sebebi Troyalıların onu dar şehir kapılarından
şehrin içine almalarını engellemek içindir. Akhalırın beklentisi
Troyalıların bu atı yakıp yıkmalarıdır. Böylece tanrıça Athena'nın
öfkesini Troya üzerine çekmiş olacaklardır. Ama Troyalılar atı şehrin
içine alıp onu korurlarsa tanrıçanın lutfu Troyalılara yönelecektir.''.


Akıllıca düzenlenmiş bu hikayeye Troyalı rahip Laokoon ve Hektor'un kız
kardeşi Kassandra dışında herkes inandı. Rahip Laokoon, ''hediye veren
Yunanlılardan sakının'' diyerek Troyalıları uyardı. Atın hemen
yakılmasını söyledi. Hiç kimse ona inanmadı. Laokoon'un Troyalıları
ikna etmesinden korkan Poseidon denizden iki tane korkunç yılan
göndererek, Laokoon ile iki oğlunun öldürttü.

Bir bilici olan Kassandra da, bunun bir hile olduğunu söylediyse de ona
kimse inanmadı. Apollon, Kassandra'ya aşık olmuş bu yüzden ona geleceği
görme yeteneği vermişti. Kassandra Apollon'un aşkını kabul etmemiş, o
da Kassandra'ya verdiği bu yeteneğin yarısı geri almıştı. Yani
Kassandra geleceği görmeye devam edecek ama ona kimse inanmayacaktı.

Troyalalır, hiç tereddüt etmeden, atı şehrin içine sürüklediler. On yıl
süren korkunç savaş bitmiş, nihayet özlenen barış gerçekleşmişti.
Troyalılar, bunu eğlenceler düzenleyip şölenlerle kutladılar. Gece
yarısı herkesin derin uykuda olduğu bir sırada Odysseus ve arkadaşları
teker teker nöbetçileri öldürdüler ve kapıları ardına kadar açtılar.
Zaten Akha ordusu, şehrin surlarına çok yaklaşmıştı. Açık kapılardan
sessizce şehrin içine sızarak her tarafta yangılar çıkarttılar.

Yangınları söndürmek için dışarıya çıkan Troyalılar ne olduğunu
anlayamadan kılıçtan geçirildiler. Bu yapılan savaş değil kasaplıktı.
Şehrin bazı bölümlerinde Troyalılar küçük gruplar oluşturup düşmana
karşı koydular. Tek amaçları ölmeden önce mümkün olduğu kadar çok
Akhalı öldürmekti. Bazıları öldürdükleri Akhalıların giysilerini giyip
düşmana yaklaşıyorlardı. Bu yolla birçok Akhalı asker öldü. Başlangıçta
çok fazla Troyalı uykuda katledildiği için bu savaş adil değildi. Artık
sona yaklaşılmıştı. Akhilleus'un oğlu Neoptolemus, yaşlı Priamos'u
karısı ve kızlarının gözü önünde öldürdü. Daha sabah olmadan Aeneas
hariç, bütün Troyalı liderler öldürülmüştü. Annesi Aphrodit'in de
yardımıyla Aeneas, Babası Ankhises ve oğlu Ascanius'u da alıp Troya'dan
kaçmayı başardı. Uzun maceralardan sonra İtalya'ya ulaştı.

Orada güçlü bir Etrüsk kralının kızı ile evlenerek yeni bir şehir
kurdu. Roma'nın gerçek kurucuları olan Romus ve Romulus kardeşler bu
şehirden ve Aeneas'ın soyundan geldikleri için, Aeneas her zaman
Roma'nın gerçek kurucusu olarak kabul edilmiştir. Troya'nın baştan başa
yakıldığı o korkunç gece, Aphrodit, güzel Helen'e de yardım etti.
Paris'in ölümünden sonra töreye göre Paris'in kardeşi Deiphobos'la
evlenmiş olan Helen Aphrodit'in de yardımıyla eski kocası Menelaos'a
gitti. Menelaos, onu memnuniyetle kabul etti. Ertesi gün, hep beraber
Yunanistan'a geri döndüler. Onlar, Yunanistan'a yelken açarken,
Asya'nın en mağrur kentinden geriye bıraktıkları şey, sadece için için
yanmakta olan bir harabe idi.





avatar
Efekentli
S.Moderatör
S.Moderatör
Erkek
Keçi
Mesaj Sayısı : 902
Yaş : 104
Nerden : Dunya
Ruh HaliM : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Tehlik10
TaKıMım : Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Galata10
Points Points : 143457
Kayıt tarihi : 10/09/08

Kişi sayfası
Aktiflik :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Başarı Puanı :
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)
Güçlülük:
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Img_left100/100Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty_bar_bleue  (100/100)

Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı Empty Geri: Çanakkale hakkında herşey Çanakkale şehir tanıtımı

C.tesi 29 Kas. - 21:17
Çanakkale hakkında herşey Çanakkale  şehir tanıtımı 30-1643165998T
Sayfa başına dön
Similar topics
    Bu forumun müsaadesi var:
    Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz