Full albüm indir,Bedava Mp3 Yükle,Film,dizi,indir
Forumumuzdan yararlanabilmek icin üye olunuz.

Join the forum, it's quick and easy

Full albüm indir,Bedava Mp3 Yükle,Film,dizi,indir
Forumumuzdan yararlanabilmek icin üye olunuz.
Full albüm indir,Bedava Mp3 Yükle,Film,dizi,indir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
avatar
Efekentli
S.Moderatör
S.Moderatör
Erkek
Keçi
Mesaj Sayısı : 902
Yaş : 104
Nerden : Dunya
Ruh HaliM : GÖÇ DESTANI Tehlik10
TaKıMım : GÖÇ DESTANI Galata10
Points Points : 143232
Kayıt tarihi : 10/09/08

Kişi sayfası
Aktiflik :
GÖÇ DESTANI Img_left100/100GÖÇ DESTANI Empty_bar_bleue  (100/100)
Başarı Puanı :
GÖÇ DESTANI Img_left100/100GÖÇ DESTANI Empty_bar_bleue  (100/100)
Güçlülük:
GÖÇ DESTANI Img_left100/100GÖÇ DESTANI Empty_bar_bleue  (100/100)

GÖÇ DESTANI Empty GÖÇ DESTANI

C.tesi 29 Kas. - 22:17
GÖÇ DESTANI

Bu
destan da bir Uygur destanıdır ve daha önce de belirtildiği üzere,
Türeyiş destanının tabii bir devamı gibidir. Bugün, Orhun nehri
kenarında bir şehir kalıntısı ile bir saray yıkıntısı vardır ki çok
eskiden bu şehire Ordu Balık denildiği tahmin edilmektedir. Büyük Uygur
Destanı' nın, işte bu şehrin saray yıkıntısının önünde bugün dahi
görülebilecek şekilde duran abidelerde yazılı olduğunu Hüseyin Namık
Orkun' un belirttiğine göre bu abideler, Moğol Hanı Öğüdey zamanında
Çin' den getirilen mütehasıslarla okutturulup tercüme ettirilmiştir.

Göç
Destanının Çin ve İran kaynaklarındaki kayıtlarına göre iki ayrı
rivayet halinde olduğu bilinmekte ise de aslında birbirinin
tamamlayıcısı gibidir. İran kaynaklarında ki rivayet, daha ziyade
tarihi bilgilere yakındır. Aynı zamanda İran rivayeti, Türklerin
Maniheizm' i kabulünü anlatan bir menkıbe hüviyetinde görünmektedir.
Aşağıda hülasa edilecek olan rivayeti Cüveyninin Tarih-i Cihanküşa adlı
eserinde kayıtlıdır ve bu rivayete göre, destanda zikredilen iki
ağacın, Maniheizm' in kurucusu Mani' nin "iki Esas" adlı eserindeki iki
ağacı temsil ve taklid ettiğini prof. fuad Köprülü iddia etmektedir.


Uygur ülkesinde, Tuğla ve Selenge ırmaklarının birleştiği yerde Kumlançu denilen bir tepe vardır. Adına Hulin Dağı derlerdi.

Hulin
Dağında da, birbirine çok yakın iki ağaç büyümüştü. Biri kayın
ağacıydı. Bir gece, kayın ağacının arasında yaşayan halk bu ışığı gördü
ve ürpererek takip etti. Kutsal bir ışıktı, kayın ağacının üstünde
kaldığı müddetçe kayın ağacının gövdesi büyüdükçe büyüfü, kabardı.
Oradan çok güzel türküler gelmeğe başladı. Gece oldu mu, ağacın otuz
adım ötesinden bütün çevre ışıklar içinde kalıyordu.

Bir
gün ağacın gövdesi ansızın yarıldı. İçinden beş küçük çadır, beş küçük
odacık halinde meydana çıktı. Her odacığın içinde bir çocuk vardı.
Çocukların ağızlarının üstünde asılı birer emzik vardı ve onlar bu
mukaddes çocuklara halk ve halkın ileri gelenleri çok büyük saygı
gösterdiler.

Çocukların en küçüğünün
adı Sungur Tekin' di, ondan sonrakinin adı Kutur Tigin, üçüncüsününki
Türek Tekin, dördüncüsünün Us Tekin ve beşincisinin adı Bugu Tekin' di.
Beş çocuğun beşinin de Tanrı tarafından gönderildiğine inanan halk,
içlerinden birini hakan yapmak istediler. Bugu Han en büyükleri idi hem
de ötekilerden daha güzel, daha zeki ve daha yiğit görünüyordu. Bugu
Tekin' in hepsinden, her hususta üstün olduğunu anlayan halk onu hakan
olarak seçtiler. Büyük bir törenlle Bugu hanı hakan olarak seçtiler.
Büyük bir törenle Bugu hanı tahta oturttular.

Böylece yıllar yılı kovalamış ve bir gün gelmüş uygurlara bir başkası hakan olmuş.

Bu hakanın da galı Tekin adında bir oğlu varmış.

Hakan oğlu Galı Tekin' e, Çin prenseslerinden birini, Kiu-Lien' i almağı uygun görmüş.

Evlendikten
sonra Prenses Kiu-Lien, sarayını Hatun Dağında kurdu. Hatun dağının
çevre yanı da dağlıktı ve bu dağlardan birinin adı da Tanrı Dağıydı,
Tanrı Dağının güneyinde de Kutlu Dağ derler bir başka dağ vardı,
kocaman bir kaya parçası.

Bir gün elçileri, falcılarıyla birlikte Kiu-Lien' in sarayına geldiler. Kendi aralarında konuşup dediler ki:

-Hatun
Dağının varı yoğu, bütün bahtiyarlığı Kutlu dağ denilen bu kaya
parçasına bağlıdır. Türkleri zayıflatıp yıkmak istiyorsak bu kayayı
onların elinden almalıyız.

Bu
konuşmadan sonra varılan karar üzerine Çinliler, Kui-Lien' e karşılık
olarak o kayanın kendilerine verilmesini istediler. Yeni Hakan, isteğin
nereye varacağını düşünmeden ve umursamadan Çinlilerin arzusunu kabul
etti, yurdunun bir parçası olan bu kayayı onlara verdi. Halbuki Kutlu
Dağ bir kutsal kayaydı; bütün uygur Ülkesinin saadeti bu kayaya
bağlıydı. Bu tılsımlı taş Türk Yurdunun bölünmez bütünlüğünü temsil
ediyordu düşmana verilirse bu bütünlük parçalanarak ve Türkelinin bütün
saadeti de yok olacaktı.

Hakan kayayı
vermesine verdi ama kaya öyle kolay kolay sökülüp götürelecek cinsten
değildi. Bunu anlayan Çinliler, kayanın çevresine odun ve kömür yığıp
ateşlediler. Kaya iyice kızınca da üzerine sirke döküp parça parça
ettiler. Her bir parçayı da ülkelerine taşıdılar.

Olan
o zaman oldu işte. Türkelinin bütün kurdu kuşu, bütün hayvanları dile
geldi, kendi dillerince kayanın düşmana verilişine ağladılar. Yedi gün
sonra da bu düşüncesiz Hakan öldü. Ama Onun ölümüyle ülke felaketten
kurtulamadı. bir Çin prensesi uğruna çekinmeden feda edilen yurdun bir
kayası, Türkelinin felaketine sebep oldu. Halk rahat ve huzr yüzü
görmedi. Irmaklar birbiri ardınca kurudu. Göllerin suyu buhar olup
uçtu. Topraklar yarıldı, mahsuller yeşermez oldu.

Günlerden
sonra Türk Tahtına Bugu Han' ın torunlarından biri hakan olarak oturdu.
O zaman canlı cansız, ehli yaban, çoluk çocuk bütün yurdda soluk alan
almayan ne varsa hepsi birden:

-Göç!.. Göç!.. diye çığrışmaya başladı. Derinden, inilti, hüzün dolu, çaresiz bir çığrışmaydı bu. Yürekler dayanmazdı.

Uygurlar
bunu bir ilahi emir diye bildiler. Toparlandılar, yollara düzüldüler;
yurdlarını yuvalarını bırakıp bilinmedik ülkelere doğru göç etmeğe
başladılarç Nihayet bir yere gelip durdular, orada sesler de kesildi.
Uygurlar, seslerin kesilip duyulmaz olduğu bu yerde kondular, beş
mahalle kurup yerleştiler ve bunun için bu yerin adını da Beş-balıg
koydular. Burada yaşayıp çoğaldılar.

kaynak: Türk Destanları-M.Necati Sepetçioğlu
sayfa:126-131
Sayfa başına dön
Similar topics
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz